Eski Mısır Tabletlerinde Hz. Yusuf (as)dan Nasıl Bahsediliyor?

Eski Mısır Tabletlerinde Hz. Yusuf (as)dan Nasıl Bahsediliyor?





stele famine
Elephantine adası, Stele Famine: Firavun’un günlüğünden bir parça.

Khnemu ve Yedi Yıllık Kıtlık Hikayesi

Hemen üstteki resimde bulunan taş kitabe (Stele Famine), yıllar önce Nil baskını sırasında Assuan’ın güneybatısında bulunan küçük adada bir bulundu.[1] Kitabe, Sahal’ın güneydoğu bölgesinde Yukarı Mısır’daki ilk Şelade’de yer alan Eski Syene’nin yani Assuan’ın modern şehrinin güneyine 2 ya da 3 mil olan Sahal (ing. Elephantine) Adası’nda bulunan geniş ve yuvarlak granitten bloklar üzerine hiyerogliflerle yazılıydı.[2]
Kitabede yazanlar şöyleydi:
“Yedi yıl için tatmin edici Nil taşması olmadı. Bunun sonucu olarak her çeşit tahıl, çok kıt oldu. Bu korkunç sıkıntıda Kral Djoser, veziri İmhotep’i hatırladı. O ki bir kez benzer bir felaketten Mısır’ı kurtarmıştı.” [1]
Hiyerogliflerin yazısı ve kelimelerin eski okunuşları, kitabenin Ptolemaic döneme ait bir çalışma olduğunu kanıtlıyor. Ancak efsanenin en basit biçimiyle yaklaşık olarak Üçüncü Hanedan dönemi, Sahal metni kadar eski bir döneme atfedilmesi mümkün.[2] Kitabe, 1890’da Charles Wilbour tarafından keşfedildi.[3]
Kitabe hakkında Moeller, şunları ifade eder:
“Djoser (ya da Zoser ya da Netjerikhet), İmhotep’ten gelecek 7 yıl kıtlık konusunda kendisine yardım etmesini ister. Hz. Yusuf hikayesinin kutsal kitaplardaki anlatımı ile kitabedeki anlatım, tüm bileşenleriyle bire bir aynıdır. Bu iki anlatım arasındaki tek fark, kutsal metinlerde bu 7 yıl kıtlıktan önce 7 yıl süren bir bolluğun olduğudur.”
Kitabede geçen vaka, elbette çok mühimdi. Herkesi açlıktan kurtarmış ve Mısır’a oldukça zenginlik getirmişti.[1]

Kitabeye atıf yapan ayrıca bir efsane karşımıza çıkmaktadır. Efsanenin konusu, Firavun Tcheser hükümdarlığı zamanındaki 7 yıl sürmüş olan ve Hz. Yusuf’un Mısır’da bulunduğu zaman ortaya çıkan 7 yıllık kıtlığı hatırlatan kıtlıktır. Bu kıtlığa Nil’in bilgelere göre Elephantine adasındaki iki büyük kaya arasında olduğunu iddia ettikleri kaynaklarının kontrollerine sahip olan Tanrı Khenemu’ya firavunun gerektiği gibi tapınmamasının neden olduğuna inanılıyordu.[2]
M.Ö. 2700 yılında Üçüncü Hanedan’ın kurucusu ve Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır’ın hükümdarı olan Djoser zamanında Nil nehrindeki kuraklık, 7 yıl boyunca süren bir kıtlığa yol açtı ve Mısır’ı büyük bir sıkıntıya soktu. Tahılın yetersiz olması, insanların birbirini soyması ve tapınakların birer birer kapanmaya başlaması yüzünden kral çok şaşkındı.
Halkının acılarına son vermek isteyen kral, mimarı ve başyardımcısı İmhotep’ten bir çözüm bulmasını istedi. Kralın emrine itaat eden İmhotep, eski Ain Şems (Eski Heliopolis) kentindeki tapınağa gitti ve çözümün Nil’in kaynağı olan Yebu (Assuan) şehrinde bulunabileceğini keşfetti.

İmhotep, Yebu’ya gitti ve orada bulunan Khunum Tapınağı’nı ziyaret etti ve tapınakta bulunan granit, değerli taşlar, mineraller ve yapı taşlarını inceledi. Yebu şehrinden dönüşte İmhotep, Kral Djoser’i bilgilendirdi. İmhotep’le görüşmesinin ertesi gününde Kral Djoser, rüyasında Khunum Tapınağı’nı tekrar restore edip kıtlığın sona erdiğini ve Nil’in tekrar akmaya başladığını gördü. Djoser, Sehel Adası’ndan gelen vergileri Khunum Tapınağı’na tahsis etti ve tapınağı yeniden restore etti. Kısa süre sonra da kıtlık ve halkının acıları sona erdi.[4]
Efsaneye göre Tcheser hükümdarlığı zamanında Nubya valisi, Meter adında bir soyluymuş. Bu soylu adam, Abu yani Elephantine’de yaşıyormuş. Hükümdarlığının 18. yılında kral, ona içinde şunların yazıldığı bir mesaj gönderir:
“Bu mesaj, yüce tahta oturduğum için benim üzerime serilen büyük felaketi Büyük Saray’da oturanlar için müteessir olduğumu sana bildirmek içindir. Kalbim, büyük bir felaketin kederiyle yüklüdür. Bu felaketin nedeni ise Nil sularının 7 yıldır yeterli yüksekliğe ulaşamıyor olması.

Tahıl, nadirleşti. Artık sebze bahçeleri ve bitkiler yok. İnsanların yemek için kullandığı her şeyin sonu geldi. Herkes komşusunu soyuyor. İnsanlar, yürümek istiyor; fakat hareket edemiyorlar. Bebekler ağlıyor, gençler ise bitkin bir şekilde ayakları üzerinde sürünerek hareket ediyorlar.

Yaşlıların kalpleri çaresiz, yılgın bir halde bacakları bedenlerinden kopuyor, ağır ağır tükenmiş bir halde yere çöküyorlar ve ellerini acı içerisinde bellerine dayıyorlar. Memurlar, güçsüz verebilecekleri bir öğüt yok.

Halka ait tahıl ambarının kapıları açıldığındaysa dışarıya rüzgardan başka hiçbir bir şey çıkmıyor. Her şey, tükenmiş bir durumda. Düşüncelerimde tanrılara, İbis-tanrı (Thoth)’a, baş kher-heb rahibi İmhotep (İmothis)’e, Güney duvarındaki Ptah’ın oğlu için bir akıl hocasına sahip olduğum zamanlara geri dönüyorum.

(Sana yalvarırım söyle bana) Nil’in doğduğu yer neresidir? Ne tanrısı ya da ne tanrıçası onun üzerinde kontrole sahip? Tanrı, hangi biçimdedir? Zira O, gelir getirecek ve ambarlarımızı tahılla dolduracak olandır.

Dileğim, yaptığı yardımlarla bütün insanların işlerinde güçlü olmasını sağlayan Het-Sekhmet Reisinin yanına giderek ona danışmaktır. Keşke yaşam sarayına girebilseydim ve kendi ellerimle kitapların rulolarını alabilseydim. Böylece onları açıklayabilirdim (ve bu olanları açıklığa kavuşturabilseydim).”
Krallıktan gelen mesajı okuduktan sonra Vali Meter, firavunun yanına gitmek için yola çıktı. Firavunun yanına vardığında ona mesajında sormuş olduğu sorular hakkında bilgi vermeye başladı. Metinde firavunun Meter’i şöyle yanıtladığı yazar:
“(Meter,) bana Nil’in yükselmesiyle ilgili olarak bilgi verdi. İnsanların onunla ilgili yazmış oldukları şeyleri bana anlattı. Atalarımın hakkında bilgi edinmek için danıştıkları ve ta ki Ra’nın hükümdarlığı zamanına kadar hiçbir krala açıklaması yapılmamış olan (kitaptaki) bazı zor bölümleri anlaşılır hale getirdi ve şöyle söyledi:

Nehrin içinde, Nil’in ortaya çıktığı yerde bir şehir var. Başlangıçta şehrin adı Abu’ydu. O başlangıcın şehri, O Başlangıç Şehri’nin adı. O, Uauattet’e (güneyde yer alan) ilk topraklara ulaşır. Burada Ra’nın insanoğlunun yaşamını uzatma kararı alırken üzerinde durup dinlendiği NETCHEMICHEM ANKH denilen oldukça uzun bir merdiven var.

Burası, iyi olan her şeyin geldiği iki memeli İki Qerti idi. Nil’in yatağıydı. Nil Tanrısı, burada gençliğini tazeler ve buradan toprağın üzerine sel gönderir. Nil’in suları burada 28 dirsek yüksekliğe ulaşıyorken Hermapolis’te (Delta’da) ise yüksekliği 7 dirsekti. Burada Nil Tanrısı toprağa vurur ve suyun dışarı döküldüğü iki kapıyı ardına kadar açar.

Bu şehirde Nil Tanrısı, Shu biçiminde yaşar. Herkese beklenileni vermek için Mısır’daki bütün ürünlerin hesabını tutar. Aynı zamanda burada arazi ölçümü için bir ip bulunur ve mülklerin kayıtları tutulur. Tanrı, burada kapıları kamıştan ve çatısı ağaç dallarından olan tahtadan bir evde yaşar. Evin girişi, Güney-doğudadır.

Evin etrafı, taş ocağında çalışan işçilerin ellerinde aletleriyle geldikleri, tanrılara tapınak, kutsal hayvanlara türbe, krallar için piramit ya da heykel yapımında kullanmak için gereken taşı çıkardıkları taştan dağlarla çevrilidir. Burada işçiler tapınağa gelip her türden kurbanlar sunarlar. Onların tatlı kokulu hediyeleri, Tanrı Khnemu’nun yüzü önüne sunulur.

Nehrin kıyısındaki taş ocaklarının içi, Abu’nun taşı denilen granittendir. Tanrıların adları ise Sept, Anqet, Hep, Shu, Keb, Nut, Osiris, Horus, İsis veNephths’dir. Burada kıymetli taşlar bulunur: Altın, gümüş, bakır, demir, lapis-lazuli, zümrüt, kristal, yakut vb kireç taşı ve tütsü yapımında kullanılan bitkilerin tohumları. Bunlar, Meter’den öğrendiklerimdi.” [2]


imhotep
Louvre Müzesi’nde bulunan İmhotep heykeli.

İmhotep, Aslında Hz. Yusuf Mu?

İmhotep (/ɪmˈhoʊtɛp/, Mısır dilinde ỉỉ-m-ḥtp *jā-im-ḥātap), 3. Hanedan’dan Firavun Djoser’ın veziriydi. Sakkara’daki Basamaklı Piramit kompleksini tasarlamaktan sorumluydu. Uzaktan da görülebilen bu kompleks, Basamaklı Piramit’in yanı sıra bu piramidi çevreleyen duvar ve yapıları da içermektedir. Duvarların içinde, altta birbirine bağlı ve aşağıya inen merdivenleri olan bir birleşme çukurundan erişilebilen bir dizi açık çukur vardır. Bu çukurlar, tahıl depolamak için kullanılan aynı zaman diliminde Mısır’daki diğer birçok şehirde bulunan diğer çukurlara çok benzer.[1]
M18G17R4
X1 Q3
İmhotep isminin hiyerogliflerde yazımı
basamaklı piramit, çukur, buğday
Basamaklı Piramit’in etrafında tahıl saklamak için açılan çukurlardan biri.
basamaklı piramit, çukur, buğday
Tahıl saklamak için açılan başka bir çukur.
Hz. Yusuf ve İmhotep’in aynı kişiler olması oldukça muhtemeldir.[1] Birçok tarih araştırmacısı, Mısır tarihinde ismi geçen Imhotep’in Mısır tarihindeki Yusuf ile aynı kişi olduğuna kanaat getirmişlerdir. (ya da Zaphenath-Paneah olarak da anılmaktadır. “Ve Yusuf’a Zaphnath-paaneah (Dünya Koruyucusu) adını verdi” ) [5][6]
İkisi de Mısır’da silolar inşa ederek ve 7 yıl boyunca bolca tahıl depolayarak Mısır’ı 7 yıllık bir kıtlıktan kurtardılar. Her ikisi de rahiplerin yardımı olmadan Mısır topraklarını geliştirdiler. İkisi de halktan % 20 vergi aldı . İkisi de başkent Heiliopolis’te başrahibin kızı ile evlendi. İkisi de 110 yaşına kadar yaşadı ve birden fazla firavuna hizmet etti. İkisinin de cesetleri mezarlarından kayboldu.[1]

Tabi bu bilgi ve karşılaştırmalar, varsayımı güçlendirmekle birlikte, kesin kanıtlar söz konusu değildir.[7]
coin, sikke, mısır müzesi, yusuf, joseph
24 Eylül 2009 yılında bulunan tarihi bir sikke üzerinde kıtlık yıllarına ait semboller yer almakta olup bugün o tarihi para Mısır müzesinde sergilenmektedir.[8]
Imhotep, kelime anlamı olarak “IM’in sesi” anlamına gelmektedir. İlginç olan, IM adında hiçbir Mısır tanrısına referansın olmayışı, bu isimde bir Eski Mısır tanrısının bulunmayışıdır. Tevrat’ta firavunun Hz. Yusuf’a verdiği “Zaphenath-paneah” ünvanının bir başka anlamı ise “Tanrı yaşıyor”, “Tanrı konuşuyor” demektir.[9]
Hz. Yusuf ve İmhotep isimleri arasındaki başka bir bağlantı da fonetik okunuşlarındadır. Her ne kadar Modern İbranicede “Yusuf” adı “Yosef” olarak telaffuz edilse de, bu telaffuz her dönemde böyle değildi. Arkaik İbranicede “Yusuf” ismi, “Yəhôsēp” şeklindeydi. Bu yönüyle (Yə) hôsēp ve (İm) hotep isimleri arasındaki fonetik benzerlik, oldukça dikkat çekicidir.[10]
Tarih, Imhotep’in yapılarından da bahsetmektedir. Hz. Yusuf zamanındaki Kral’ın “King Djoser” olduğu söyleniyor. Kıtlığın, Djoser’in hükümdarlığının 18. yılında gerçekleşmesi bir tarihi kayıt olarak anılılıyor. Sahra’da yer alan Djoser’in Piramiti, yapılan ilk piramit olup Imhotep tarafından yapılmıştır. Kıtlık zamanında insanlar birbirlerine bağlantılı piramitler arasında tahıl satılan bir piramitten tahıl satın almışlardır ve bugün hala tahıllardan kalıntıların piramitlerin içerisinde yer alması da ilginçtir. Tahıl siloları bugün gezilebilmektedir.[6]
hz. yusufun mezarı
Hz. Yusuf’un Filistin’de bulunan mezarı.
Tevrat’ta anlatılana göre Hz. Yusuf’un “benim kemiklerimi İsrail’e götürün” vasiyeti bulunmaktadır ve ilginçtir ki İmhotep’in naaşı hiçbir zaman Mısır’da bulunamamıştır. Arkeoloji uzmanlarına göre Hz. Yusuf’un mezarı bugün Filistin’de yer almaktadır ve bugün bir ibadet yeri olarak gezilebilmektedir.[6]
Hz.. Yusuf’un da İmhotep’in de 11 kardeşi vardır. İkisi de büyük bir mimar ve inşaatçıdır. İkisi de rüyaları tabir etmiştir.[11] Bunlar, Hz. Yusuf ve İmhotep’in aynı kişi olduğuna dair güçlü kanıtlardır.[1]
Kuran’da Hz. Yusuf’un rüyaları tabir ettiği anlatılır. Eski Mısırlılar, iyi etki bırakan rüyalar görmek için, Eski Mısır’ın başkenti olan Memfis’te bulunan İmhotep tapınağında dua etmiş, oruç tutmuş ve hastalarını iyileştirmek için özel çalışmalar yapmışlardır.[12][13]
Mısır’da erkek çocuk sünnetinin Üçüncü Hanedan’dan itibaren Mısır’da yaygınlaşmış olması da ilgi çekici. Hz. İbrahim’in Mısır’ı ziyaret etmiş olmasına rağmen bu uygulamaya, Üçüncü Hanedan döneminde İmhotep tarafından başlanması daha olası.[14]
Hz. Yusuf öldüğünde, vücudu Mısırlılar tarafından mumyalandı ve cenaze işlemleri kraliyet tarafından yapıldı.  Mısır’ı yedi yıllık bir kıtlıktan kurtarmanın yanı sıra, birçok edebi eserin de yazarıydı. Papirüsü kullanan ve sütunlarla bina tasarlayan ilk kişi oydu.
Operasyonlar gerçekleştirdi, koruma teknikleri geliştirdi ve muhtemelen bir piramitten daha fazlasını inşa etmede rol oynadı. Ne yazık ki ölümünün ardından Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından putlaştırılıp ilah haline getirildi ve tanrı olarak kendisine ibadet edildi. Zamanla İsrailoğullarının soyunun Hz. Yusuf ile bağlantısı unutulup İsrailoğulları, 12. hanedanın ilk firavunu olan Amenemhet tarafından köleleştirildi.[1]
basamaklı piramit
İmhotep tarafından inşa edilen Basamaklı Piramit kompleksi.
djoser heykeli
Djoser heykelinin kaidesinde İmhotep’in adı ve ünvanı hiterogliflerle resmedilmiştir..
Basamaklı Piramit’te bulunan Djoser heykelinin kaidesinde İmhotep, bir tanrı değil bir insan olarak anılmıştır.
Imhotep
Djoser heykelinin kaidesinde yer alan bu kabartmada İmhotep, “kraldan sonra ilk” olarak nitelendirilmiştir.[15] Kabartmada İmhotep’ten şöyle bahsedilir:
“Aşağı Mısır’ın Kralı’nın mührünü taşıyan, kralın başının yakınında olan (örneğin vezir), Büyük Köşk’ün yöneticisi, krallığın temsilcisi, Heliopolis’in başrahibi İmhotep, marangoz, heykeltıraş...” [16]Hz. Yusuf ile Imhotep arasındaki ilişki, Yedinci Gün Adventist Kilisesi’ne bağlı olan cumhuriyetçi aday Dr. Ben Carson’un 1998’de yaptığı; “Kişisel düşünceme göre Yusuf Peygamber, buğday depolamak için piramitleri inşa etmiştir.” açıklamasıyla daha da alevlenmiştir.[15]

Karşıt Görüşler

İmhotep ile Hz. Yusuf’un aynı kişiler olduğu konusunda karşıt ya da temkinli görüşler de vardır. Dr. David Noel Freedman, İmhotep ile Hz. Yusuf’un özdeşleştirilmesinde dikkatli olunması gerektiğini belirtir. 2 Aralık 1991’te yazdığı kişisel bir mektupta şunları söyler:
“İki erkeğin kariyer ve yaşam öykülerinde paralel özellikler olsa da, onları karşılaştırmak ya da özdeşleştirmek çok riskli olacaktır. Analoji başka bir şeydir, denklem başka bir şeydir. Imhotep hakkında elimizde yeterli ipucu yoktur; fakat o, gerçek bir Mısırlıdır. Hz. Yusuf ise kesinlikle öyle değil. Ve Hz. Yusuf’un Tekvin 41:45’de geçen Mısır adı “Zaphenath-paneah”, Imhotep’ten tamamen farklıdır. Aslında “Saite” döneminden önce Mısır onomastiğinde benzeri bulamayan bir isim...” [17]
Diğer farklı bir bakış açısına göre, Hz. Yusuf, M.Ö. 2700 değil; M.Ö. 1500 yıllarında yaşamıştır. Mısır dilindeki ismi Yuzarsif’tir. çağdaşı olan hükümdar Djoser değil 4. Amenhotep’tir. Hz. Yusuf 3. Amenhotep zamanında saraya köle olarak gelmiş, 4. Amenhotep zamanında Kralın başdanışmanı ve Mısır Azizi olmuştur. 4. Amenhotep Hz. Yusuf’a tabi olup bir tek Allah’a iman etmiş ve Akhenaton ismini almıştır. Akhenaton bir tek Allah’a iman eden demektir. Nefertiti de Allah’a iman edenler arasındadır.[18]
harita, map
Şekil 1. Fırat, Dicle ve Nil deltalarının yer aldığı verimli hilal bölgesi.[19]

Hz. Yusuf’un Buğday Ambarları

John Noble Wilford, New York Times’te “Uncovering Evidence of a Workaday World Along the Nile” (Nil Nehri ve Civarına Ait Deliller) isimli yazdığı bir makalede arkeologlar tarafından Mısır piramitlerinde keşfedilen siloların M.Ö. 1630 ve 1520 yıllarına ait olduğunu ve Hz Yusuf’un da yaklaşık olarak Mısır’a M.Ö. 1.890 yıllarında gittiğini bildirmiştir.[20][21]
Bunun dışında farklı kaynaklarda da Hz Yusuf’un bolluk yıllarında buğday ve arpayı 7 sene depoladığını, kıtlık yıllarında da depoları açarak satışa sunduğunu bildirmektedir.[22] Bu itibarla Mısır piramitlerinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan tahıl silolarının M.Ö. 1700-1800 yıllara sahip olması yanında Nil deltasının farklı yerlerinde yapılan diğer arkeolojik kazılarda M.Ö. 2040-1785 yıllarına ait yere gömülü kubbeli çember şeklinde silindirik depoların keşfedilmesi hadisenin bu bölgede cereyan ettiğinin güçlü delillerini oluşturmaktadır. (Şekil 1) [23]
yusuf, silo
Bulunan bu silolar, oldukça devasa boyuttadır. Herhangi bir mezar odasından çok daha büyüktür. Tümüne merkezi bir bağlantı tüneli ile erişilebilir. Yer seviyesinin çok altına uzanır ve kimilerinde aşağı doğru inen bir merdiven bulunmaktadır. Bu nedenle bu çukurların bir mezar olarak inşa edilmediklerini biliyoruz.[3]


gizli ilimler


[1] “Pharaoh Djoser (Netjerikhet) was the Pharaoh of Joseph”, https://creationwiki.org/Pharaoh_Djoser_(Netjerikhet)_was_the_Pharaoh_of_Joseph, çev. Akhenaton.
[2] E. A. Wallis Budge, “Antik Mısır Edebiyatı”, çev. Selin Albayrak, İlya Yayınevi, İzmir 2009, s.114-117.
[3] Mary Nell Wyatt, “Joseph in Ancient Egyptian History”, Originally published in Newsletter No. 7, Eylül 1994, https://www.arkdiscovery.com/joseph.htm, çev. Akhenaton.
[4] Samar Samir, “Famine Stela: A piece of Pharaonic diary”, çev. Akhenaton.
[5] Tevrat, Tekvin, 4l:40-45.
[6] Mary Nell Wyatt, a.g.e.
[7] “Gizemli Mısır”, La Récolte Du Monde (iki aylık sektörel dergi), Ocak-Şubat 2009, sayı: 17, s.28.
[8] The Middle East Media Research İnstitute, www.memri.org/report/en/o/0/0/0/0/0/3663.htm
[9] JD Rucker, “Was Imhotep the Biblical Joseph from Genesis?”, Kasım 2015, çev. Akhenaton.
[10] Anne Habermehl, “Joseph As Imhotep and Amenemhat IV As Phaorah of the Exodus”, ICC, Proceedings of the Seventh International Conference on Creationism, Pittsburgh, çev. Akhenaton.
[11] “Joseph was Imhotep”, https://rationalwiki.org/wiki/Joseph_was_Imhotep, çev. Akhenaton.
[12] Sevda Yücesoy, “Uykudaki Bilgelik Rüyalar”, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul 2001, s.76-77.
[13] Nilüfer Evginer, “Psikolojik ve Dini Bir Fenomen Olarak Rüya” (yüksek lisans tezi), Selçuk Üniversitesi, Din Psikolojisi Bilim Dalı, Konya 2010, s.7.
[14] F. David Fry, “Hebrew sages of ancient Egypt Joseph found in Egyptian records”, 2004.
[15] Julia Fridman, “No, Imhotep and Joseph Were Not One and the Same”, https://haaretz.com/archaeology/imhotep-and-joseph-were-not-the-same-1.5420407, çev. Akhenaton.
[16] George Hart, “Mısır Mitleri”, çev. Mehmet Sait Türk, 2. baskı, Phoenix Yayınevi, Ankara 2012, s.99.
[17] Gerald E. Aardsma, “A New Approach to the Chronology of Biblical History from Abraham to Samuel”, 2. baskı, Aardsma Research and Publishing, Loda IL 1993, çev. Akhenaton, s.80-82.
[18] depo.feyyaz.org/mailguruplarideposu/mail/PDF/Haftalik-Bulten-06-Mart-2015.pdf
[19] Britannica Kids, 2018, https://kids.britannica.com/kids/assembly/view/54537
[20] John Noble Wilford, “Uncovering Evidence of a Workaday World Along the Nile”, The New York Times, 2008; July 1.
[21] Prof. Dr. Hasan Kılıç, “Tahılların Başağında Depolanması”, II. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi 8-9 Kasım 2018 Atatürk Üniversitesi, Erzurum, s.4.
[22] Rājēśvaraprasāda Nārāyaṇa Siṃha, “The Stored grain in ecosystem”, (Edit: Digvir S., Noel DG., Muir WE), 2009, s.784.
[23] Prof. Dr. Hasan Kılıç, a.g.e., s.5.

Yorum Gönder

0 Yorumlar